23 Mart 2010 Salı

Artık Bahar Gelsin...

yerler buz tuttu... durmadan kayıyoruz. Estonların neden bu kadar iyi buz patenciler oldukları ortada. Üüsiplats'a gidip para vermeye gerek yok buz pateni için.

Bu saatte evde oturmuş okula gitmeyi bekliyorum. 7:45'de kalkıyorum her gün, okul 11de olduğu halde. İstanbul'da kesinlikle başıma böyle bir şey gelmezdi. Yapacak hiçbir şey olmasa da kalkıyorum, Shaq'le kahvaltı ediyorum, sonra da bir şeyler içip (çay, kola, su vb) genelde internete giriyorum.

Şu sıralar eğer evdeysek Shaq'le hep anime izliyoruz. Vampire Knight adında bir seriyi ve onun devam serisi Vampire Knight Guilty'yi izledik. Her seri 13 bölümdü, bölüm başına ortalama 20 dk, dolayısıyla kolayca bitti. Bir yandan da ikimizin de daha önce izlediği Blood+ 'a uzun zamandır tekrar-izleme yapıyoruz. Ben sabahları izlemek için kendime çok-da-kaliteli-olmayan-ama-eğlenceli bir anime buldum: Black Cat. Aslında kalite derken Vampire Knight'tan daha az kaliteli değil. Kalite dediğim de sanırım mevzunun ciddiyeti, olgunluğu. Yani çizimler tabii ki hepsinde çok başarılı. Vampire Knight'ta çocuksu unsurlar daha çok bulunuyor -çizim olarak- ama yaptığı cinsel göndermeler (zira bir vampir hikayesi: genç kızın kanının çok tatlı olması,  herkesin onu istemesi, hatta "sivri dişlerini yavaşça kızın içine batırıp akan kanı içme" -bu filmde aynen böyle anlatılıyor- gibi göndermelere çok sık rastlanıyor. Öte yandan sevişme sahneleri ve hatta öpüşme bile yok: öpüşme Sailor Moon'da bile vardı!!) Vampire Knight'ı biraz daha ciddi kılıyor sanırım, oldukça derin alt okumalar yapmana fırsat veriyor. Black Cat'e daha yeni başladım, hikayenin nasıl gelişeceği bilinmez ama daha ciddi görünmesine rağmen daha kolay bir anime olduğunu düşünüyorum.  Ama bütün bunların yanında Blood+ tabii ki en iyi animeler sıralamasında oldukça iyi bir yeri hak ediyor. Hikaye kurgusu, çizimler, karakterlerin derinlikleri.... Mutlaka izlenmesi gerek!

Bu arada bu paragraftaki renkli anime isimlerine tıkladığınızda youtube.com'u çalışanlar için, animelerin ilk bölümlerinin birinci kısımlarının linkleri var. İngilizce altyazılı, ama BlackCat'e ancak ingilizce dublaj bulunabildi.

Geçen gün Mia ve Rafael adında iki tiple (çok sevmedik onları) Kadriorg'a gittik tekrar. Yine kuğu gördük ve kuğuların nasıl eşkiyalar olduklarını anladık!!! Resmen üzerime yürüyüp HIIRRRRladı be!!! Nese, ekmek verdik, yediler ama en sonunda ekmekleri kuğulardan kaçmak için şaşırtmacalar olarak kullanmaya başladık. Sonra ortaya çıktı ki Mia aslında kuğulardan çok korkuyormuş çünkü küçükken bir kuğunun saldırısına uğramış. Kuğular kanatlarıyla kol-bacak falan kırabiliyormuş. Oldukça korkutucu. Aslında Canon AE-1 makinemle müthiş kuğu fotoğrafları çektim. Ama maalesef onları ekleyemiyorum çünkü fotoğraflar CD'de ve bu minik LG laptop CD açmıyor. =(( Çok üzücü bir durum.

Sonra bi de Kadriorg'daki Kuğu Gölü var. Ama tabii ki bu fotoğrafı ben çekmedim, internetten buldum. Bütün bu gölü donmuş ve üstü karlarla kaplı hayal edin. Bütün ağaçların üstü bembeyaz, yeşil çimenler yok. Her yer kar. öyle bir yer Kadriorg. Tabii büyük bir park olduğu için karlar şehir kirliğinden yoksun, ve çok güzel. Buradan kuzeye doğru yürüyünce de Baltık Denizi'ne çıkılıyor. Eminim Ocak veya şubat gibi Finlandiya'ya yürüyebilirdik :P :P Ama denememiş olmamız eminim ailemi oldukça mutlu ediyordur.
Bu aralar Baltık ülkelerini gezip Helsinki'ye de gitmek istiyoruz. Ben kalan tek bürokratik işim sigorta sözleşmesini de halledince gideceğiz. 

Ama yaz için başka bir tur daha planladık. Belli değişimlere de uğrayabilir, ama 3 ana durağımız var: Helsinki, Rovaniemi ve St. Petersburg. Haritada turumuz şimdilik yandaki gibi görünüyor. Asıl amaç Rovaniemi'ye gidip batmayan güneşi görmek. -Eğer tarihler uyarsa, Haziran gibi uymasını umuyoruz- Eğer batmayan güneşi görmezsek de oldukça uzun bir süre gündüz yaşayacağımız kesin. Oradan da St. Petersburg'a gideceğiz. Ama genel olarak Finlandiya Turu diyebileceğimiz bu turda asıl amaç Finlandiya'nın küçük köylerine gidip, Kalevala Destanıyla ilgili toplayabileceğimiz bütün bilgileri toplamak, bu turda Kalevala ülkesinin bir belgeselini çekmeyi düşünüyorum. Umarım iyi bir şeyler ortaya çıkar. Helsinki'ye daha önceden uğramış olduğumuz için belki direk turku'ya giden bir feribota binilebilir. Ama bütün bunların daha çooooooooooook düşünülmesi ve planlanması lazım. Şimdilik kafamı bunlar kurcalıyor anlayacağınız.                                               

Onun dışında keyfimiz yerinde, bol bol gezmek istiyorum hazır havalar da düzelmişken. Yakın zamanda Narva kalesini görmek,  Tartu'nun ormanlarında gezmek de istiyoruz. Bu haftasonunun planı da bu olsa gerek.

budur.

ps:


Bu arada Kalevala ile ilgili bilgiler için http://tr.wikipedia.org/wiki/Kalevala

ayrıca destanın bir kısmını dinlemek için: http://en.wikipedia.org/wiki/Kalevala#Sample

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder