16 Nisan 2010 Cuma

Tartu



Cuma günü Tartu'ya gitmeye karar verdik. Ertesi sabah otostop çekerek gidip geri gelecektik. Tartu sadece 200 km güneyde olduğu için ve Estonya'da dağ falan da olmadığı için 2.30 saatte gidilecek bir mesafade Tartu.Bu yüzden planımızı çok beğendik. Ertesi gün yola çıktığımız anda geceyi orada geçirmeye karar verdik.
Öncelikle otostop çekmek için uygun bir yere gitmemiz gerekiyodu. Route 2.
Biz de Kaabli'ye gittik.
Nefes kesici bir yerleşim yeriydi =)))

Öncelikle bizi 25 km götürecek bi Rus amcacık bulduk. Ortak dilimiz Estoncaydı (iletişim konusunda oldukça sorun yaşadık anlayacağınız) Daha sonra da 26-27 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğimiz tasarımcı bi hatunun arabasına bindik.

Çok tatlı bi hatundu ama şu anda ismini hatırlamıyorum Delia gibi bir şeydi ama. Yolda onunla uzun uzun muhabbet ettik. 2 saatlik sıkıcı bi yolculuktan kaçınmak istediği için ve ayrıca kendisi de eskiden otostopla gezdiği için bizi arabasına aldığından bahsetti. Tartu'ya giden yolun dümdüz olmakla beraber çok güzel olduğunu keşfettik - yer yer ormanlar yer yer tarlalar vardı. Giderken bir sürü kuzgun gördük ama buraya geldiğimden beri şöyle güzelcesine bir kuş fotoğrafı çekemedim -ve Tartu yolu da buna bir istisna olmadı...


Yolda fotoğraf çekmek eğlenceliydi, ben de bol bol yol fotoğrafı ve biraz da video çektim. küçük de olsa -Türkiye'de kasaba diyeceğimiz- farklı bir şehre gitmek heyecanlı tabii, hem oldum olası yol seven bir insan olmuşumdur - şehirler arası yollardan bahsediyorum tabi, maalesef öyle bi seçiciliğim var...

Yol fotoğrafları + Afrika müzikleri ile dolu küçük bir yolculuk yaşadıktan sonra Tartu'ya girdik.
İlk göz atışımızdan itibaren yemyeşil, küçük ve mükemmel güzellikte bir şehir beklentisiyle dolduk - zira buraya gelmeden önce burasıyla ilgili bi fikrimiz hiç yoktu.İlk izlenimlerimiz şehrin yaşantısının Tallinn'den çok daha güzel olduğuydu. İnsanları GÜLÜMSÜYORDU , sanatla açık bir şekilde ilgileniyodu, dışarıda bir yerlere koşturmak yerine kafalarına göre gezen bir insan kalabalığı, daha boş olduğu halde daha dolu görünen bir şehir anlayacağınız. Dedikleri kadar var: tam bir öğrenci şehri.
Hatta sokak müzisyeni bile vardı! Estonya'da açık havada Hare Krishnalardan başka birinden müzik dinlemek çok eğlenceliydi.  Lynyrd Skynyrd çalıyodu hem de. Ama tek bi şarkıdan sonra yok oldu. Heralde günün harçlığını çıkardı. Gezmeye başladığımız anda Vanalinn'lerinde ISTANBUL adında bi restaurant görünce -nedense- canımız fotosunu çekmek istedi, Shaq de inadına bu pozu vermekte diretti. Ben de günah benden gitti dedim.


ve şimdi de fotoğraf lar

camiden bozma islam yeşili kilise...



beleş tuğla yazıyo orda.



oha, bu şehirde graffitti bile var!


Süt kutuları ve kuş yemleri...


hala bunları dudaklarından öpen adamın fotosunu çekmemiş olmama yanıyorum hala!!



maviş tuğlaları çok sevdik.


6'ya 20 kala.
Sabah yürüyüşü.



uzakta görülen köprü üstünde sevişen insanlarıyla ünlü.. burası da Tartu'nun OldTown'unun merkezi...

DÖNÜŞ YOLU: 










TARTU BUDUR!




2 Nisan 2010 Cuma

Kediciklerin büyüme serüveni devam ediyor -muş

1. Gün


2. Gün


                                                                        Kediler mama emip uyumaktan başka bir şey yapmazken. ÇOOOK TATLILARRRRR..
daha sonra...



büyüyen tek bebek beyaz kar topları değil.


göbüş.


Athos, Porthos, Aramis